Alaattin Altuntaş
Bakkalcılık bize yeterli gelmemeye başladı. Müşteri sürekli daha fazla şeyler arzulamaya, daha fazla isteklerde bulunmaya başladı.
İSTİB Yönetim Kurulu Üyesi Alaattin Altuntaş, parakendecilik sektöründe faaliyet gösteriyor. Almanya’dan dönüş yapan babasının geçimini sağlamak için bakkal dükkanı açması, onun gelecekteki mesleğini seçmesinde etkili olmuş. Ortaokul yıllarında “babasına yardım etmek”le başlayan süreç, bir süre sonra esas iş faaliyeti haline gelmiş. Bakkalıcılıkla başlayan yolculuk Altuntaş’ın gayretleriyle küçük ölçekli bir markete, daha sonra ise bugün 7 şubeye ulaşan bir marketler zincirine ulaşmış.
Bakkalcılıktan marketçiliğe
Altuntaş, marketçiliğe nasıl karar verdiklerini ise şöyle anlatıyor: “Bakkalcılık tabi ki zamanına göre iyiydi ama daha sonra bakkalcılığın yetmediğini düşündüm. İşimizi geliştirmek gerekiyordu. O zamanlar çok az büyük market vardı. Biz neden daha büyük bir yer açmayalım dedim. Tüm zorlukları aşarak, ilk marketimizi açmayı başardık.” Altuntaş’ın hikâyesi aslında değişen ticaret anlayışına ayak uydurma gayretini de yansıtıyor. Özal ile birlikte başlayan değişim, toplumun tüketim alışkanlıklarını da etkilemişti. “Bakkalcılık” diyor Altuntaş, “bize yeterli gelmemeye başladı. Müşteri sürekli daha fazla şeyler arzulamaya, daha fazla isteklerde bulunmaya başladı. Baktık, mekân geniş olduğu zaman müşteriye daha güzel hizmet veriliyor, biz de sektöre girdik.”
İSTİB, kapalı kutuydu, üyeye açtık
Altuntaş’ın İSTİB ile yolunun kesişmesi ise Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap sayesinde olmuş. Ticaret Borsası’nda seçimlere girene kadar İSTİB’in adını çok az duyduğunu kaydeden Altuntaş, İSTİB’in o dönem içe dönük bir kurum olması sebebiyle ismini duyurmakta zorlandığına işaret ederek, şöyle konuşuyor: “Daha önceleri İSTİB’ dışa kapalı bir kurum halindeydi. İSTİB’e girmeye karar verdiğimde ben bu durumun değişmesi gerektiğini, İSTİB’in herkese duyurulması gerektiğini düşündüm.
İşte, İSTİB’de görev almamın sebebi de budur. Kendi alanımda da perakende sektöründeydim, şu an var olan sorunlar var o sorunları nasıl aşacağımızı nasıl kendi sesimi en azından benim nezdimde sektörün sesini nasıl duyuracağımızın hesabını yaparak dâhil oldum olaya.” Son dönemde İSTİB’de önemli hizmetlere imza atıldığını belirten Altuntaş, 4. Grup’ta perakende, toptan ve ekmek sektörünü başarıyla temsil ettiklerini ifade ediyor. Altuntaş, “Perakende sektörüyle ilgili perakendecilik yasasıyla ilgili önemli çalışmalar yaptık. Uygulanmasını sağlayamadık, ama yetkililere derdimizi anlattık, kamuoyu oluşturmaya gayret ettik. Ekmekçilerle alakalı çeşitli toplantılar yaptık, bakanlıklar nezdinde görüşmeler gerçekleştirildi. Biz bunlara hep ön ayak olduk. Tüm hizmetlerimiz de İSTİB’in desteğini ve gücünü arkamızda hissettik. Doğrudan yetkililere derdimizi iletmemizi sağlıyor. Özellikle bakanlık ve diğer yetkili birimler nezdinde.”
Perakende sektörünün sıkıntılı bir süreçten geçmesinin nedenleri: Yüksek maliyetler, düşük kâr marjları ve düşük enflasyon...
Altuntaş, İSTİB’in hem İstanbul’da hem Türkiye’de bilinirlilik oranını arttırdıklarına işaret ederek, “İSTİB’i ve hizmetlerini üyelerimize tanıtmak için gayret gösterdik. Çoğu üyemiz İSTİB’i bilmiyordu. Şimdi bir üyemize gittiğimiz zaman, sorduğumuzda İstanbul Ticaret Borsası’nın ne iş yaptığını, ne hizmetler verdiğini çok iyi biliyor. Ticaret Borsası yönetiminin hizmet odaklı olarak var gücüyle çalıştığının bilincinde” diye konuşuyor. Ali Kopuz’un İSTİB Başkanı olmasının başlı başına bir şans olduğunu belirten Altuntaş, “İstanbul Ticaret Borsası’nın, bütün herkes tarafından tanınır hale gelmesi için elinden gelen mücadeleyi veriyor şu anda Ali Bey” diye anlatıyor.
Sektörün bugünkü sorunları...
Gıda sektörünün dinamik bir üyesi olarak sektördeki gelişmeleri yakından takip eden Altuntaş, gıda sektörünün çok sıkıntılı bir süreçten geçtiğini söylüyor. Altuntaş, bunun nedenlerinin maliyetlerin yüksekliği, yüksek kâr marjının olmaması ve düşük enflasyon ortamı olarak sıralıyor ve şöyle devam ediyor: “En önemli neden, maliyetlerin çok yüksek olmasıdır: Yani kiradır, personeldir, elektriktir, su. Gelirin gideri karşılayamaması gibi bir durum söz konu şu an. İkincisi artık, yüksek kâr marjları yok. Neden? Çünkü haksız rekabet var, adam 3’e alıyor 2 buçuğa satıyor. Böyle haksız rekabet eden insanlara sen de onlara uymak durumundasın.
Bu da giderini karşılamıyor. Ayrıca ulusal marketlerin firmalarla yaptığı anlaşmalar var. Mesela ben 3’e alırken ulusal marketler 2’ye, 2 buçuğa alıyor. Böyle komik rakamlarla satışlar oluyor. Belli başlı malları daha ucuza satıyor, biz de onların biraz üstünde kalıyoruz. Bu da müşteri açısından sıkıntı oluyor. Üçüncüsü ise eskiden belki marketlere enflasyon para kazandırıyordu. Çünkü hem mal durduğu yerde para kazanıyordu, hem satıyordun kazanıyordun. Şu an enflasyon olmadığı için marketçilik sektöründe kâr limiti düştü. Kâr limiti düşünce de dediğim gibi gideri karşılayamaz duruma gelindi.”
Perakendecilik Yasası hemen uygulanmalı
Gıda sektörünü sıkıntılı günlerin beklediğinin altını çizen Altuntaş, bunun önemli sebebinin Alış Veriş Merkezlerinin (AVM) olduğuna işaret ederek, “AVM’lerde de marketlerin olması, önemli sıkıntılara yol açıyor” tespitinde bulunuyor. Perakendecilik Yasası’nın hayata geçirilememesinden şikayet eden Altuntaş, “Bunu bir türlü uygulayamadık Türkiye’de. Neydi bu Perakendecilik Yasası? 500 metrekare veya daha üstündeki marketler, AVM’ler şehir dışlarına taşınacaktı, hatta Pazar günleri kapatılacaktı. Böylece KOBİ’ler de bu işten istifade edecekti. Yani haksız rekabet olmayacaktı. Belli bir düzenleme şeklinde fiyatlamalar yapılacaktı, zararına kimse satış yapmayacaktı. Servisçilik ortadan kalkacaktı, hani müşteriyi evden alıp eve bırakma gibi bir durum olmayacaktı. Fakat ne hikmetse tam gündeme geliyor bu işler, bir anda rafa kaldırılıyor. Biz de bunun sıkıntısını orta ölçekli KOBİ’ler olarak ciddi anlamda sıkıntı yaşıyoruz” diye konuşuyor.
Marketler, malı Hal’den alsın
Büyük market zincirlerinin doğrudan tüketiciden sebze ve meyve tedarik etmesine de değinen Altuntaş, Hal Yasası ile getirilen bu imkanın, beklenen sonucu doğurmadığını ifade ederek, şöyle konuşuyor: “Ben herkesin kendi işini yapması gerektiğini düşünüyorum. Üreticiyle tüketiciyle bir marketçinin veya ulusal marketlerin bir diyaloğa girmemesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü hal her yerde var zaten. Sebze ve meyve buraya gelecek, taban ve tavan fiyatları burada belirlenecek ve piyasaya sürülecek. Böyle bir kurum varken bir daha marketlerin böyle işlere girmesi olmaz.” Marketlerin doğrudan tüketiciden sebze ve meyve almasının hem zamanını alacağını, hem de bazı sıkıntılara yol açacağını kaydeden Altuntaş, “Neden? Çünkü bu iş için hem yere hem zamana ihtiyaç var. Burası ayrı bir kulvar. Dolayısıyla marketçilerin de toptancıdan değil de direkt üreticiden alıp gelmesi, orada kolilemesi, sarması, ambalajlaması çok zor” diyor.
Daha çok üyeye ulaşıyoruz
İSTİB’in tanınırlığı ve bilinirliğinin arttırılması için yapılan çalışmalar hakkında da bilgi veren Altuntaş, başta yayınlar olmak üzere bir çok etkinliğin Borsa’nın insanlarca tanınması, bilinmesi, ne yaptığının ne ettiğinin gözler önünde olması için yapıldığına işaret ediyor. Altuntaş, bu konuda yapılanları ise şöyle anlatıyor: “Biz yayınları artık bütün üyelerimize ulaştırmaya başladık. Tüm üyelerimizin bizim ne yaptığımızdan haberdar olmasını istiyoruz.” İSTİB’in çok iyi hizmetler yapan bir kurum olduğunu kaydeden Altuntaş, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Biz yarı kamu yarı özel bir kurumuz zaten, devletle özelin arasındaki bir kurumuz. Bizden istifade etmek isteyene kapımız sonuna kadar açık, ister üyemiz olsun, ister olmasın... Gıdayla ilgili 17 komiteyle alakalı üyeleremizden birisinin bir isteği, bir sıkıntısı olduğu zaman kapımız onlara açıktır.”