İstanbul Ticaret Borsası

               

  • BAŞKAN'DAN
Başvuru Yapan: Gerçek Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.

Başvuru Yapan: Tüzel Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.

    Eylül
    2020
    Bizi derinden etkileyen iki enerji savaşı yaşadık

    Bizi derinden etkileyen iki önemli enerji savaşı yaşadık. 20. yüzyıla girerken gerçekleşen ilk savaşta büyük bir imparatorluğumuzu kaybettik. Emperyalist devletler, İmparatorluğumuzun zengin petrol kaynaklarına göz dikerek, Ortadoğu’yu bizden kopardılar. Savaşlar ve ihanetlerle yorulan milletimize ölümü gösterip sıtmaya razı ederek, Anadolu’ya sıkıştırdılar. Türk ili Kerkük’ü, Musul’u, Arabistan’ı ve diğer beldeleri kendilerine uydu yapıp zengin yeraltı kaynaklarını sömürdüler.

     

    İkinci mücadele, birincisinden tam yüzyıl sonra 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde başladı. Ancak Türk Milleti bu kez mücadeleye, kararlı ve cesur Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük liderliği altında ve son 20 yılda savunma sanayine yaptığı yatırımın verdiği güvenle girdi. Bu kez hazırlıydık; oyunun kurallarını değiştirebilecek, rest ve blöflere pabuç bırakmayacak vizyon ve güçteydik. İş dünyası olarak gururla belirtmeliyiz ki 1900’lü yılların başında olmayan yerli ve milli sanayimiz; 2000’li yıllarda en büyük kozumuz, cesaretimiz ve meydan okuyucu tarafımız oldu.

     

    Bu kısa giriş, geçen ay Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan Karadeniz’de bulunan Türk doğal gazı ile Doğu Akdeniz’de uluslararası sularda yer alan doğal gaz için ortaya konulan mücadeleyi daha anlamlı hale getiriyor. Bir başka ifadeyle Sakarya Gaz Sahasında Fatih gemisinin yerli imkanlarla gerçekleştirdiği sondaj çalışmalarının sonuçlarını açıklamak, küresel enerji aktörlerine Doğu Akdeniz’de neler yapabileceğimize dair verilen bir işaretti. Bu yüzden Cumhurbaşkanımızın açıklamasından sonra Doğu Akdeniz’de sular birdenbire daha da ısındı.

     

    Aslında Cumhurbaşkanımız Erdoğan, bunun işaretini konuşmasında vermiş; milli bağımsızlıkla enerji arasında ilişki kurmuştu. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın “Ülkelerin ortaya koydukları vizyonların hayata geçebilmesi, enerji sektöründeki istikrarla orantılıdır. Dünyada son bir asırdır yaşanan hiçbir karmaşa, savaş, kaos, çatışma, çekişme yoktur ki gerisinde öyle veya böyle enerji hesabı yatmasın” sözleri, çok önemlidir. Yine gaz müjdesinin ardından sözü Akdeniz’e getirmesi boşuna değildir: “İnşallah benzer bir müjdeli haberi Akdeniz’den de bekliyoruz. Şu anda bakımda olan Kanuni’nin de yıl sonunda devreye girmesiyle Akdeniz’deki faaliyetlerimize hız vereceğiz. […] Belki yeri gelecek Doğu Akdeniz’deki çalışmalarımızda farklı adımlar atacağız, çalışmalar yapacağız. Yani biz petrolde, doğal gazda varız diyeceğiz.”

     

    Bugün de geçmiş de, Akdeniz’in Türkiye için hayat-memat meselesi olduğunu gösteriyor. Akdeniz’den dışlanan bir ülkenin, yaşama şansı olmadığını, uydu devlet olmaktan öteye gidemeyeceğini biliyoruz. İslam orduları Kıbrıs’a asker çıkarmasalardı, Akdeniz bir İslam gölü olmayacaktı. Ardından ecdadımız kurduğu Osmanlı İmparatorluğu, Akdeniz’deki adalarını fethedip bu denizi kontrol etmeselerdi, ne devletimiz 3 kıta 7 iklime hakim bir devlet, ne de Akdeniz bir Türk gölü olacaktı. Türkiye Cumhuriyeti, 1974 Mehmetçiği Kıbrıs’a çıkarmasaydı, bugün acz içinde olmamız pek muhtemeldi.

     

    Bu sebepten Libya ile 27 Kasım 2019’da Libya ile imzaladığımız Deniz Yetki Alanlarını Sınırlandırma anlaşmasının  önemini iyice anlamalıyız. Çünkü Türkiye bu anlaşma ile Girit, Karpathos ve Rodos adalarının güneyinde kalan bölgeyi kıta sahanlığı ilan ederek, Akdeniz’in hâlâ bir Türk denizi olduğunun altını çizmiştir. O yüzden olup biteni at gözlüğü ve siyasi basiretsizlikle izlememek gerekiyor Küresel Emperyalist aktörlerin, Milletinin ve Devletinin hakkını sonuna kadar arayıp koruyan bir lideri devirmek için muhalefeti destekleme stratejilerinin sebeplerini idrak etmemiz şarttır.

     

    Aynı şekilde ABD liderlerinin açıklamaları, Avrupa Birliği’nin Yunanistan’ı destekleyen, Türkiye’ye ambargo koyabileceğine yönelik sözleri ve aba altından sopa göstermesi boşuna değil. Merhum Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’nin askeri ihtilal ile devrilip yerine kukla bir ismin getirilmesinin sebebi şimdi daha iyi anlaşılıyor. Çünkü onun liderliğindeki bir Mısır, Yunanistan ile işbirliği yapmayacaktı. Oysa şimdi Akdeniz’de Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, İsrail ve Mısır ortak bir şekilde hidrokarbon faaliyetini sürdürüyorlar.

     

    Herkes şunu çok iyi bilsin, bu topraklar nasıl bizim vatanımız ise, o açık sular da bizim Mavi Vatanımızdır. Akdeniz olmadan, Türkiye, pençeleri sökülmüş bir aslana dönüştürülecektir. Buna razı olmamız mümkün değildir. Cumhurbaşkanımız Erdoğan, barış içinde ve büyük devlet adamı kişiliğiyle karada da, denizde de ülkemizin haklarını savunup masada kazanacaktır. Çünkü Türk, karada da, denizde de küffara karşı korkmadan savaşan cesur bir milletin adıdır.

     

Etkinlik Takvimi
İstek, öneri, memnuniyet ve şikayetlerinizi belirtiniz.
 
       
Sektörel Sorun ve Çözüm Önerileri
       



Dijital Tarım Pazarı'na (DİTAP) nasıl üye olunur?