İstanbul’un kurtuluşu, Türkiye’nin bekâsının teminatıdır
Bu yıl İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluşunun 101. yıldönümünü kutluyoruz. Bu kutlamayı sıradan bir kutlama olmaktan çıkartacak olan, aslında az önce kurduğum cümlenin satır arasındaki bazı sorulara verilecek cevaplardır. Önce sorular: Düşman kimdir? İstanbul’u niçin işgal etmiştir? İstanbul’un işgalini hangi ruh sona erdirmiştir?
Bir: Düşman İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan’dı. Emperyalist Batılı ülkelerdi. Bu ülkelerin askerleri kutsal payitaht topraklarını postallarıyla çiğneyip İstanbul halkına ve Osmanlı yönetimine esir muamelesi yapmıştı.
İki: Hedef; üç kıtaya yayılan, hakimiyeti sona erdiğinde topraklarından 20’yi aşkın bağımsız devlet/ devletçik ortaya çıkan Türk İmparatorluğunu parçalamaktı.
Üç: İstanbul’un işgalini bitiren ruh, işgale karşı düzenlenen Sultanahmet Mitinginde konuşan münevver ve müeddep Halide Edip’in şu sözlerinde saklıdır: “Ben Müslüman tarihinin bedbaht bir kızıyım. Bugün de dünkü kadar kahraman Türk milletinin anasıyım. Millet namına ecdadımızın bizi seyreden ruhlarına yemin ediyorum: Bugün kolları kesilmiş olan Türkün kalbi, eski cesaret ve şecaatini kaybetmemiştir.”
Vatanı işgal edilen Türkün, her türlü imkansızlıklara rağmen en büyük silahının Orta Asya’dan Anadolu’ya taşıdığı kahramanlık ve cesaret olduğunu hatırlatan bu kadın, en zor şartlar altında bile istiklali mutlaka elde edeceğimizi bize unutturmuyor ve umut oluyordu. İşte işgali sonlandıran, Türkün cesaret ve şecaatini yansıtan bu ruhtu.
101. yılda “bir mıh gibi aklımızda” tutmamız gereken bu soruların cevaplarıdır. Düşmanları unutmamamız, bizi düşmana muzaffer kılacak ruhu kaybetmememiz ancak bu şekilde mümkün olacaktır.
Bu ruh bâki olursa, İstanbul 1453’ten sonsuza kadar Türk ve Müslüman kalacaktır, hem mâdden hem de mânen…
Şükrü Naili Paşa ve kolordusu 6 Ekim 1923’te İstanbul’a girdikten tam bir yıl sonra İstanbul Ticaret Borsası kuruldu. Hür İstanbul’un hür borsasının tek amacı, savaş ve işgal yıllarında yokluğu ve sıkıntısı çekilen zahire ve hububatta bolluğu sağlayacak politikalar geliştirmekti. Türkiye’de tarımın verimliliğini artırmak, hayvancılıkta yeni bir hamleyi başlatmak, kendine yeten bir ülke olmanın altyapısını hazırlamaktı.
İşgal kuvvetleri yönetiminin İstanbul’da 4 yıl boyunca bazı kurumlar tesis edip mevzuatlar çıkarttığını bildiğimizden, o yıllarda gündemde olduğu halde Ticaret Borsası’nın kuruluşuna neden sıcak bakmadıklarını şimdi daha iyi anlayabiliriz. Çünkü tarım ve gıdada bağımsız ve kendine yeten bir ülkeyi, tarımda verimliliği yakalamış bir ülkeyi esaret zinciriyle bağlamak hiç de kolay değildir.
O yüzden İstanbul Ticaret Borsası, kurtuluştan hemen sonra kurulan ilk kurumlardan biridir.
O yüzden İstanbul’un kurtuluşu ile milli kurumlarımızın varlığı arasındaki bağ, Türkiye’nin bekasının ve istiklalinin teminatıdır.
İstanbul’un kurtuluşunun 101. yıldönümü kutlu olsun. İstanbul Ticaret Borsamızın kuruluşunun 100. Yılı kutlu olsun.