“Türkiye’ye yönelik kuşatma projesini bertaraf etmek zorundayız”
“Yahudi, kendi adına doğrudan, Avrupa-Amerika emperyalizmi adına vekaleten cürüm işliyor” diyor merhum Nuri Pakdil. Tarih ve coğrafya bilincimizin somutlaşmış ideal insanı ve Kudüs aşığı Pakdil, bu sözleriyle Müslümanların vatanı Ortadoğu’nun Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasıyla gözü dönmüş
Batı ve Batıcılar tarafından nasıl kan ve ateş gölüne çevrilip sömürüldüğünü çok öz bir şekilde ifade ediyor. Bugüne ışık tutuyor:
Soykırımcı İsrail kendi adına asaleten, müttefikleri adına ise vekil güç olarak tam 21 aydır Gazze’de taş üzerinde taş bırakmadı. 50 bini aşkın insanın canına kıydı, Hitler’den bu yana sergilenen en büyük vahşeti yaptı. Eli titremeden, vicdanı kanamadan 20 bini aşkın Müslüman çocuğu katletti.
Bunlar kana susamış vampir İsrail’e yetmedi: 13 Haziran günü, uluslararası hukuku ve teamülleri hiçe sayarak komşumuz İran’ı bombaladı. Müslüman coğrafyada haydutluk ve kabadayılığa soyundu. İran’ı ve bölgeyi zorla bir savaşın içine sürüklemek için her türlü yolu denedi. Gazze soykırımını İran’a saldırarak örtmeye çalıştı.
Biz biliyoruz ki, İsrail bir an evvel durdurulmalıdır. İsrail, işgal ettiği tüm topraklardan çıkarılmalıdır. İsrail durdurulmazsa, basiretli devlet adamı Devlet Bahçeli’nin dediği gibi “Irak, Suriye ve İran’dan sonra hangi ülkenin gündemde olacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yoktur.”
Hedef, Türkiye’dir. Ortadoğu’ya özlediği barış ve esenliği getirecek Türkiye’yi parçalamak ve yok etmektir. Bu yüzden Türkiye’ye yönelik bu kuşatma projesini bertaraf etmek zorundayız. Atalarımızın dediği gibi “zor oyunu bozar”, Türk bunun hesabını sorar, hilecilerin tuzağını başına geçirir. Üstelik de bize kefen biçenlere, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde son 25 yılda kat ettiğimiz savunma sanayii sıçramasıyla hadlerini bildirdiğimiz bu dönemde…
Artık, “Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna? / Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?” diye haykıran şaire; çelik kubbemizle, helikopterimiz, tankımız, milli muharip uçağımızla “yakında” diye cevap verdiğimiz bugünlerde, daima teyakkuz da olmak en büyük kuvvetimizdir. Zira “Tahran’a, Bağdat’a, Şam’a, ezcümle diğer komşu ülke başkentlerine atılan bombaların Ankara’ya etkisi olacaktır” ve bu etkiyi boşa çıkarmak her Türk’ün boynunun borcudur.
Ama daima tetikte ve teyakkuzda olmak zorundayız. Çünkü su uyusa da soykırımcı İsrail uyumuyor. Yüzyılın başında kurduğu fesat halkasını sürekli genişleterek, Müslümanları küçük hesapların ve iktidarların esiri kılıyor, coğrafyamızı zehirliyor, Amerikan dolarlarıyla insanların gözünü bağlıyor, refah masallarıyla Müslüman ülkeleri uyutuyor, gençlerimizin zihinlerini iğdiş edip zevkçiliğin kölesine dönüştürüyor. Propagandasının işe yaramadığı yerde ölüm tacirliği yapıyor. Bu yüzden İsrail’in barbarlığının ve Siyonizm fitnesinin artık sonlandırılması gerekiyor.
Daha barış dolu bir dünya ancak bu şekilde kurulacaktır. Daha barış dolu bir Ortadoğu, daha barış dolu bir Akdeniz mutlaka ve mutlaka Pax Turcica (Türk Barışı) ile tesis edilecektir.
Pakdil’in ifadesiyle 20. yüzyılın başında “II. Abdülhamid’in başkanlıktan düşürülmesiyle, sömürgecilerin yürürlüğe koyduğu Ortadoğu’yu parçalama politikaları”, 21. yüzyılın başında Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ilmek ilmek dokuduğu Türkiye Yüzyılı ile ters yüz edilecektir.
Gazze’nin kıyılarına vuran beyaz köpüklü Akdeniz dalgaları, Gazze’ye de, Kudüs’e de, tüm Filistin’e de özgürlük rüzgârını taşıyacaktır. Bunda zerre şüphemiz yok…