İstanbul Ticaret Borsası

               

  • BAŞKAN'DAN
Başvuru Yapan: Gerçek Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.

Başvuru Yapan: Tüzel Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.

    Ocak
    2018
    “Vatanın tamamiyetini müdafaa etmek, 100 yıldır vazifemiz…”

    Kahraman Türk ordusu, Afrin’e doğru başarılı bir şekilde yürüyor. Ülkemizin bütünlüğünü korumak, bize karşı oynanmak istenen oyunları bozmak için canını bir kez daha ortaya koyuyor. Bu olay bana yüz yıl öncesini hatırlattı: 1919 yılında Anadolu’nun dört bir yanında örgütlenmiş bulunan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kısa zaman içinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleşerek, aynı yıl önce Erzurum ve sonrasında da Sivas’ta düzenledikleri kongrede yola çıkış gayelerini şöyle açıkladılar:

     

    “Osmanlı vatanın tamamiyetini ve makam-ı mualla-yı hilâfet ve saltanatın ve istiklal-i millinin masuniyetini temin zımnında Kuva-yı Milliye’yi amil (etkin) ve irade-i milliyeyi hakim kılmaktır.”

     

    Günümüz Türkçesi ile bir kez daha ifade etmek gerekirse, Osmanlı subayları, emirleri altında bulunan 50 binden fazla silah altındaki askerle birlikte, ülkenin tamamen parçalanmasına, üzerinde Ermenistan ve Kürdistan gibi devletler kurulmasına, İzmir başta olmak üzere Ege kısmının Yunan toprağı haline getirilmesine, diğer muhtelif yerlerde İtalya, Fransa, İngiliz etkisinde özerk bölge ya da bağımsız şehir devletçikleri oluşturulmasına karşı koydular. Kuvayı Milliye ruhu, kısa zaman içinde hedefine ulaştı. Çünkü savaştan sadece Osmanlı ordusu ve halkı yorgun çıkmamıştı, aynı şekilde İngiliz, Fransız ve diğer galip devletlerin orduları ve kamuoyları da bıkkın vaziyetteydi. Onlar da bir an önce sulh dönemine başlamak istiyordu. Bunun üzerine, daha 1919’un Ekim ayı gelmeden, bu ülkeler Anadolu’daki olaylara karışmayacaklarını, bunu Osmanlı devletinin iç işi olarak gördüklerini açıklamaya başlayacaklardı.

     

    Onları korkutan sadece bu değildi. Esas korkuları, Türkiye’nin iki noktada etkinliğini hâlâ sürdürmesiydi. Birincisi, petrolün yer aldığı Ortadoğu’da Osmanlıların etkinliği de, gayr-i resmi örgütlü gücü de devam ediyordu. Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri sadece Anadolu şehirlerinde kurulmamıştı. Aynı zamanda Ortadoğu’daki şehirlerde de mevcuttu. Bu şehirlerden biri de Halep’ti. Tam da o sıralarda Halep Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nden Kurmay Yarbay Şakir Nimet Bey, Sivas’ta bulunan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi’ne, yani yönetimine acele ibareli bir telgraf çekiyor ve ortak düşmana karşı birlikte hareket edilmesini öneriyordu. Şakir Bey, çok önemli bir haber daha veriyor ve Halep, Hama, Humus, Şam’da halkın yüzde 90’ının Heyeti Temsiliye ile birlik olduğunu, emirleri doğrultusunda hareket edeceğini bildiriyor, bunun için de Anadolu’dan “yardım” istiyordu.

     

    İkinci önemli olaysa henüz Pakistan’ın ayrılmadığı Hindistan’dı. Hintli Müslümanlar, neredeyse her Cuma büyük protesto mitingleri düzenleyerek, halifenin başında bulunduğu Osmanlı ülkesinin toprak bütünlüğüne halel getirilmemesini, aksi takdirde büyük olayların çıkacağını haykırıyorlardı. Bu durum ise İngilizlerin yüreğini ağzına getiriyordu.

     

    1919’da bir imparatorluğun yok edilmek istendiği bir dönemde, yani bundan tam yüzyıl önce, dünyaya jandarmalık yapan bir ülke, yanına aldığı müttefikleriyle birlikte bize bunları yapıyordu. Şimdi size soruyorum: Bugün yaşadıklarımızın dünden ne farkı var?

     

    Dün Halep ve bu coğrafya bizim etimizdi, kemiğimizdi; orada ayrık otu bitirmeye kalktılar. Bugün biz o otları temizlemek için oradayız. Afrin’e ve belki de daha ileriye doğru gideceğiz. Çünkü biz oradaki halkın 100 yıldır çiğnenen hukukunu müdafaa etmek için oradayız. Bizden 100 yıl önce istedikleri yardım çağrısını şimdi yerine getirmek üzere yoldayız. Dün binlerce kilometre ötedeki Müslümanların kalbi bizimle atıyordu; bugün de sadece Türkiye’de değil, başta Ortadoğu ve İslam coğrafyası olmak üzere bütün dünyada Müslümanların duası bizimle. Öyleyse biz doğru yol ve hak dava üzereyiz. O yüzden de ülkemizin bekasını, çaput parçalarının altında, elinde bir başka ülkenin silahları bulunan çapulcuların insafına terk etmeye de hiç niyetimiz yok!

     

    Bu vesileyle Zeytin Dalı Operasyonu’nda hayatını kaybeden Mehmetçiklerimize Allah’tan rahmet ve milletime baş sağlığı diliyorum. Zülfikâr kılıcınız, Allah yardımcınız olsun diyorum.

Etkinlik Takvimi
İstek, öneri, memnuniyet ve şikayetlerinizi belirtiniz.
Sektörel Sorun ve Çözüm Önerileri



Dijital Tarım Pazarı'na (DİTAP) nasıl üye olunur?