İstanbul Ticaret Borsası

            

  • HABERLER
  • II. ABDÜLHAMİD’İN TARIM POLİTİKASINI ETKİLEYEN ZİRAAT RAPORU
Başvuru Yapan: Gerçek Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.

Başvuru Yapan: Tüzel Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.



    II. ABDÜLHAMİD’İN TARIM POLİTİKASINI ETKİLEYEN ZİRAAT RAPORU
    (14.04.2025 . 11:13:36) (Okuma: 211)

    Kalkınmanın tarım sektörünün öncülüğünde yapılacağına, sanayileşmeyi de bu sektördeki verimliliğin tetikleyeceğine inanan Sultan II. Abdülhamid’in bu inancının kaynağı, 25 yaşında yaptığı Paris Dünya Fuarı seyahatiydi. Bu seyahatte edindiği perspektifi hayata geçirmek amacıyla birikimlerinden yararlandığı kesim ise ağırlıkla eğitimli Ermeni tebaasıydı. Bu bağlamda devlete bağlılık ve ehliyetleriyle Osmanlı devlet adamlarının güvenini kazanan isimlerden biri de Fransa’da ziraat tahsil eden Hagop Amasyan’dı. Amasyan Efendi, adından anlaşılacağı üzere 1825’te Amasya’da doğdu. İlk eğitimini Üsküdar’da aldıktan sonra 1849’da Paris’te ziraat mektebini bitirmiş, “ziraatçılık ve ipek böcekçiliği” üzerine eğitim almış, dönüşünde Amasya’daki baba çiftliğinde teorik bilgilerini hayata geçirmeye çalışmıştı. Bir süre sonra ünlü sadrazam Âli Paşa’nın ısrarı üzerine devlete intisap ederek, mektep müdürlüklerinden ziraat müdürlüklerine kadar önemli görevlerde bulunmuştu.

    Sultan II. Abdülhamid’in saltanatının ilk yıllarında yeni usul ziraatı başlatmasıyla Amasyan Efendi de bütün birikimini devletin hizmetine sundu. Ziraat mekteplerinin kurulmasından Türk tarım politikasının ana iskeletinin belirlenmesine kadar “layihaları” ile katkıda bulundu. Onun Ziraat layihalarından biri de padişahın desteğiyle yayın hayatına başlayan Ziraat Gazetesi’nde 27 Şubat 1883 tarihinde yayınlandı.

    “Ülkenin İmarının Kaynağı Ziraattır”

    O dönem padişahın iradesiyle tarımsal kalkınma için yapılacakların ele alındığı özel yetkili bir komisyon kurulmuştu. Amasyan Efendi de, Nafia Nezareti uhdesinde kurulan “Islahat Komisyonu”na ziraat müdürü sıfatıyla bir layiha yani rapor verdi. Böylece 58 yıllık birikimini, eğitimini ve deneyimini devletin hizmetine âmâde kıldı.

    Ziraat reformunun dayanacağı ilkeleri başlıklar halinde kaleme alan Amasyan Fendi, raporuna “Memleketin imarına kaynaklık teşkil edecek vasıtaların başlıcalarından birisinin ziraatın Memâlik-i Mahruse- i Şahane’de [Osmanlı İmparatorluğu’nda] yaygınlaştırılması maddesi olduğu açıktır” diyerek başlıyor ve Avrupa’da düzen ve şöhret kazanan ülke ve milletlerin ziraat işinde ilerleyen ülkeler olduğunu, ilerleme nispetinde de refaha eriştiklerini ifade ediyordu.

    Amasyan, Fransa’da eğitim gördüğünden dolayı tezine örnek olarak Fransa’yı veriyor,  Fransa’nın ilerlemesinde önemli bir isim olan meşhur Başbakan Sevelli’nin ülkeyi içine düştüğü perişan hallerden kurtarmak arzusunu gerçekleştirmeye, “Mülkün saadet hali terakki-i ziraate münhasırdır” ilkesi gereği ıslah-ı ziraatten başladığını belirtiyordu. Gerçekten de başbakan ıslahata ziraattan başlamış ve kısa süre içinde de karşılığını elde etmişti. Amasyan’a göre “şu asırda [19. Yüzyılın sonunda da] Fransa’nın terakki etmiş olan ülkeler sırasında bulunması bu kelamın eseri olarak ziraatın terakkisine önem verilmesinden neşet etmiş” idi. Yine ona göre Osmanlı Devleti’nde dahi bu nokta-i mühimmenin terakkisine nice zamanlar evvel mübaşeret olunmak lazım gelir iken her nasılsa en adi meseleden” sayılmıştı. Amasyan Efendi, kendisine bu layihayı hazırlama gücü veren padişahın ziraata verdiği önemi, “Padişahın döneminde terakki-i ziraatın ehemmiyet ve elzemiyeti dahi aşikârdır” cümlesiyle teslim  ediyordu.

    “Evvela Ziraat Mektebi”

    Amasyan Efendi raporunu 4 madde ve 5 unsur üzerine kuruyordu. Esas dört maddenin birincisi ziraat mekteplerinin açılmasıydı. “Evvela Ziraat Mektebi” başlıklı bölümde aslında raporun Avrupa ülkelerinin ama özellikle Fransa’nın ziraî kalkınmasını esas aldığı anlaşılıyordu.

    Avrupa’da ziraatın süratle terakki etmesi ve istenilen seviyeye ulaşmasının mekteplerin açıldığı  günden itibaren başladığına dikkat çeken Amasyan, “Bundan dolayı Memâlik-i Mahruse-i Şahane’de dahi bu hayırlı işin meydana gelmesi ziraat mekteplerinin açılıp teşkil edilmesine bağlıdır. Bu mekteplerden istenilen ve beklenen iyiliklerin elde edilmesi ve mekteplerin açılmasının devamını temin etmek bu alanda tam maharet sahibi olan müdür ve müderrisler yetiştirmek ilk işlerdendir” diyordu.

    Ancak henüz bu mektepler açık olmadığına ve eğitmen ihtiyacını karşılayamayacağına göre  mevcut “ihtiyaç tamamlanıp savılıncaya değin beher sene Avrupa yüksek ziraat mekteplerine on nefer talebe gönderilmesi” gerekiyordu. Ancak halen mevcut bulunan yetişmiş eğiticiler istihdam edilmek suretiyle üç ziraat mektebi açılabilirdi: Amasyan’a göre “şimdilik burada mevcut bulunan ziraat ilmine aşina birkaç kimse ile bundan iki sene önce devlet tarafından Fransa Yüksek Ziraat Mekteplerine gönderilen ve ilim tahsil ederek avdet etmeleri zamanı  yaklaşmış olan sekiz nefer diplomalı öğrenci ile üç mektep idare olunabileceği cihetle biri Dersaadet’te [İstanbul’da] ve biri Aydın ve diğeri de Adana vilayetlerinde olmak üzere birer mektep küşad” olunabilirdi.

    Bu mekteplerin idare ve eğitiminde de daha önce kaleme alınan ve rapor ile birlikte tekrar sunulan layihadaki usul ve kuralların tatbik olunması yeterliydi. Amasyan Dersaadet’te açılacak ziraat mektebinin senede ne miktar tahsisat ile idare olunacağına dair bir fizibilite çalışması yapıldığını, hatta mektep için gerekli olan çiftliğin satın alınması için gerekli yazışmaların ifasına daha önce başlandığını hatırlatarak, Sultan II. Abdülhamid sayesinde mektebin açılışının yaklaştığını ifade ediyordu. Bir başka ifadeyle Dersaadet’teki mektep açılışa hazırdı. Geriye  diğerleri kalıyordu ki, bu durumda “yalnız Aydın ve Adana vilayetlerinde açılacak mektepler  için birer çiftlik almak ve senelik masraflarının bütçesini belirlemek için bizzat anılan mahallere gitmek” gerekiyordu.

    Yeni Tarım Aletlerinin Yaygınlaşması Mekteplere Bağlı

    “Avrupa’da icat ve istimal olunan her nevi tarımsal alet ve edevatın kullanımının  yaygınlaştırılmasının ziraatın ilerlemesini ve çiftçinin istifadesini sağlayacağının  aşikâr olduğundan” Osmanlı Devleti’ne bunların ithal edilmesi lazımdı. Ancak bir sorun vardı. O da “çiftçilerin ekseriya görmüş oldukları usulü kolaylıkla terk etmeyeceklerinin doğal olması” idi. Ayrıca aletlere karşı ön yargı da vardı. Sebebi ise kırılması ya da bozulması halinde tamirine  muktedir usta bulunamayacağından fayda yerine mazarrat doğacağı endişesiydi. Bu endişeyi ortadan kaldırmanın yolu ziraat ehline tarım aletlerinin kullanılmasını talim ettirmekten, mekteplerde de öğrencilere öğretmekten geçiyordu.

    “Bu cihetle” diyordu Amasyan, “öğrenciler mektepte gördükleri talim ve usul üzere pratik  yapıp peyderpey edevatların kullanılmasını yaygınlaştıracaktır. Böylelikle şu ziraatın ilerlemesine vasıta olan cihetin dahi husulü için ziraat mekteplerinin küşadı lüzumu mutlak surette bulunduğu maruzdur.”

    Çiftçiye Ucuz Kredi İçin Ziraat Bankaları Kurulmalı

    Raporda tavsiye edilen ikinci husus “ziraat bankasının” kurulmasıydı. Amasyan yine eğitim gördüğü Fransa’yı örnek göstererek, bu ülkede tarımın Türkiye ziraatıyla kıyas edilemeyecek denli terakki ettiğini ve 72 adet ziraat mektebi açıldığını belirtiyordu. Ardından da arazi veya sair teminatlar göstermek suretiyle yüzde 4 faizle borç veren pek çok ve büyük bankalar mevcut olduğunu, yalnız emlak üzerinden senede 36 milyar Frank devredildiği bilgisini veriyordu.

    Ayrıca teminat için emlaki olmayan çiftçilere dahi istedikleri zaman yüzde 2 veya nihayet  yüzde 3 faiz ile akça borç verebilmek üzere başka bankaların açılması için iki seneden beri hükümet ile özel surette kurulan komisyonlar ortak çalışma yürütüyordu. Dolayısıyla bankalar mekteplerle oluşturulan yetişmiş insan gücünün tarımsal faaliyetlerinin en büyük destekçisi oluyordu.

    “Ziraatın terakkisi kuşların iki cenahı makamında olan akıl kuvvesi ve malî kuvvenin birlikte meydana gelmesine bağlıdır” denilen raporda, akıl kuvvesi olarak mektepler, mali kuvve olarak da bankalar gösteriliyordu. Amasyan şöyle diyordu: “Kuvve-i akliye mektepler vasıtasıyla hasıl olabilip kuvve-i maliyenin meydana gelmesiyle çiftçilerin yüzde 24’ten yüzde 40’a kadar fahiş oranlarla akça borç veren tefecilerden kurtarılması ise ziraat bankaları küşadıyla mümkün olacaktır. Memâlik-i Mahruse-i Şahane’nin birçok vilayetinde bundan 10 sene evvel teşekkül etmiş olup bâdefter 600 bin lira sermayesi bulunan ve çoğu mahvolmak derecesine vasıl olmuş olan 224 adet sandıkların sermayeleriyle bir anonim şirketi teşkil olunarak şimdilik yalnız 9 mahalde ziraat bankaları küşadı hakkında kaleme alınan bir kıt’a nizamname layihası ekte takdim kılınmıştır. Gerek bu veçhile ve gerek talip olan diğer Avrupa sermayedarları marifetiyle ziraat bankaları küşadının elzemiyeti [çok lüzumlu olduğu] tariften müstağni bulunmuştur.”

    “Hayvan Cinslerinin Islahı İçin Hara Kurulmalı”

    Raporda ziraatın ilerlemesi için gerekli olan vasıtalardan birinin de hayvan cinslerinin ıslahı  olduğu belirtilerek, bunun için haraların açılması lazım geldiği vurgulanıyordu. Rapora göre “Haralar kurulmasıyla onlardan hasıl olan iyi cins atların vilayetlere gönderilip bu veçhile hayvanların cinsi ıslah olunacağı açıktır. Fakat her nevi hayvanın ıslahı için hemen şimdiden başka başka birer hara kurulsa gerekli olan masrafların çokluğu cihetiyle Hazine-i Celile’nin mevcut durumunun nispetinde olmayacağından ve şimdilik yalnız at cinsinin ıslah ve terakkisine ve şu cihetle ecnebiye olan askerî ihtiyacın kapatılmasına vesile olmak üzere yalnız yüz baş at cinsinden ibaret olan bir haranın öğrencilerin istifade edebilmesi için Der’aliye’de [İstanbul’da] açılacak olunacak ziraat mektebine ait olan çiftlikte kurulup açılması gerekir. Senelik masrafı için 400 bin liranın tahsisiyle beraber bunun idaresi zımnında muktedir ve fenni bilgiye sahip ehliyetli bir müdürün Avrupa’dan getirilmesi gerektiği arz olunur.”

    “İstanbul, Aydın, Adana ve Edirne’de Rekabet Sergileri Açılmalı”

    Ziraatı geliştirmenin dördüncü ilkesi tarımın teşvik edilmesiydi. Raporda “teşvikat-ı ziraat” başlığı altında verilen kısımda Avrupa ve Amerika ülkelerinin her tarafında çiftçileri teşvik etmek üzere “her sene münasip mahallerde rekabet sergileri” açıldığı belirtilerek, “bunlardan erbab-ı ziraatın istifade eylediği ve bunun da ziraatın terakkisine sebep olduğu tabiî bulunduğuna” dikkat çekiliyordu.

    Bu örnekten yola çıkılarak ziraat ürünleri, hayvanlar, tarımsal alet ve edevatın yer aldığı,  şimdilik yalnız Der’aliye ile Aydın ve Adana ve Edirne vilayetlerinde rekabet sergileri açılmasının elzem” olduğu, sergi için gereken masraflar ile dağıtılacak altın ve gümüş gibi madalyalar için toplan bin lira tahsis edilmesi gerektiği kaydediliyordu. Devamında ise “Yine anılan vilayetlerden başlamak ile hayvan ıslahı bağlamında iyi cins boğalar, aygırlar, koç, tekeler ve ipek böceği ile bitkilerin ıslahı için a’lâ cins tohum meccanen tevzi olunmak ve bunların satın alınabilmesi için senevi beş bin liranın tahsisine muhtaç bulunmuştur” deniliyordu.

    Bu Önlemler Yetmez, “Muhafaza-I Terakki-I Ziraat” Da Şart…

    Ziraatta gelişme için gerekli bu 4 unsuru saydıktan sonra Amasyan Efendi, “Muhafaza-i  Terakki-i Ziraat” yani “tarımda ilerlemeyi korumak” üst başlığı altında 5 alt başlığın da mutlaka yerine getirilmesini şart koşuyordu. Aksi takdirde yukarıda sayılan dört şartın yerine getirilmesi tek başına yeterli olmayacak, 5 alt başlıktan oluşan “Muhafaza-i Terakki-i Ziraat”ın uygulanmaması halinde hiçbiri yarar sağlamayacak, tarımda ilerleme düşüncesi  kurumsallaşmayıp gelip geçici bir “heves” olarak kalacaktı. “Terakk-i Ziraatı Muhafaza”nın birinci yolu yani birinci alt başlığı mülkiye baytarları yetiştirilmesiydi. Zikrettiği tedbirlerin mahsulleri ve hayvanları artıracağını, bunun da zenginliği çoğaltacağı belirten Amasyan Efendi, işbu mahsullerin ve zenginliğin temini için dikkate değer meselenin “mülkiye baytarları ve yol ve jandarma ve tarla bekçileri ve arazi ve ziraata ait nizamnamelerin zaman ve şartların değişmesine göre uygulanması lüzumundan ibaret olduğuna, bunlar ıslah olunmadıkça terakki-i ziraat için sarf olunacak sair her türlü fedakarlığın semeresi arzu edilen derecede olmayacağının açık olduğuna; zaten çiftçilerin şimdiki fakirlik ve yokluğu düşmesine sebep başlıca işbu mühim cihetlerin muntazam ve mükemmel surette olmamasına” işaret ediyordu.

    “8 Baytarımız Var, Yurt Dışına Öğrenci Göndermeliyiz”

    O zaman birtakım tedbirler alınması gerekiyordu. Osmanlı Devleti’nin he tarafında bulunan inek, manda, koyun, keçi, at ve sair hayvanlarda ortaya çıkan bulaşıcı vesair hastalıklardan her sene binlerce çift hayvan telef oluyordu. Bu geriletici olayların kesintisiz devam etmesinden dolayı zarar gören hayvan sahipleri ve çiftçiler çoğunlukla işlerinden geri çekilmeğe mecbur oluyordu. Memâlik-i Osmaniye’de her nevi hayvan pek kolay çoğalabilir iken bilakis azalmaktaydı ve bu hal ülkenin servetini dahi azaltıyordu. İş bu hasarların kaldırılmasına vesile  olmak için her sancak ve kazada ikişer yahut beşer nefer mülkiye baytarları bulundurmak gerekiyordu. Halbuki 1883 itibariyle bütün Osmanlı Devleti’nde yalnız 8 mülkiye baytarı bulunuyordu.

    Raporda padişah II. Abdülhamid döneminde Ziraat Nezareti tarafından baytar mektebi açılması düşünüldüğünü değinilerek, şu öneride bulunuluyordu:

    “Hem anılan mektepte hocalık ettirmeğe ve hem de vilayetlerde istihdam ettirilmeğe ehliyet ve liyakatı olan baytarlar yetiştirilmiş olmak için her sene Fransa mekteplerine 10’ar nefer talebe gönderilmesi ve bu babta senevî gereken mektep ücretleri ile diğer masrafların dahi toplam 16 bin Frank’a ulaşmış olup yalnız yol masrafları için bir defalık olarak 4 bin frank verileceğinden ve bu yolda yetiştirilen talebeye olacak senelik masrafların burada açılacak mektepte  yetiştirilecek talebe için vuku bulacak masraflardan ziyade olmayacağından başka Fransa mekteplerinde ilim tahsil eden talebenin maharet ve ehliyeti daha ziyade olacağı açıktır. Dolayısıyla bu hususun dahi husulü için arz edilen tedbirlerin alınması gerekliliktendir.”

    “Aşar Vergisi Tadıl Edilsin, Dahili Gümrükler Kaldırılsın”

    Ziraat Layihası’nda çiftçi açısından ciddi bir sorun olan verginin yüksekliğine değiniliyordu. Aşar vergisinin “ziraatın gerilemesinin sebeplerinden birisi ve belki de başlıcası” olduğunu ileri süren Amasyan Efendi, bundan dolayı gerek devletin ve gerek çiftçilerin senelik 10 milyon lirayı aşkın zarar gördüğünü, bu konuyu kendisinin düşünmekten aciz olmakla birlikte, enine boyuna mütalaa olunduktan sonra aşar vergisi usulünün değiştirilmesini, başka bir esas üzerine   konulup tahsil edilecek bir nizamnamenin hazırlanmasını öneriyordu. Aslında bunun üzerinde çalışmış ve başka bir esas üzerinden vergi konulması için bir nizamname projesi hazırlayıp raporla birlikte sunmuştu.

    Amasyan Efendi’nin aşarın kaldırılıp yerine farklı bir vergi koyan nizamnamesinin kabul göreceğine inancı tamdı. Ayrıca dahili gümrüklerinin 8 senelik bir aşamalı plan ile kaldırılması yerine derhal lağvını istiyordu. Bu iki husus raporda, “Nizamname projesinin yürürlüğe girmesine cenâb-ı zillullah [padişah] tarafından irade buyrulduğunda zarar ve ziyan tamamıyla defolacağı gibi aşar bedeli hasılatı senede birkaç milyon lira artacağı şüpheden vareste bulunmuştur. Dahili gümrüklerin dahi ziraatın terakkisine mani olduğu Meclis-i Âli-i Vükelaca [Bakanlar Kurulunca] da ispatlanmış olup ancak bunun peyderpey lağvı için 8 sene müddet tayin kılınmış ise de ehemmiyeti cihetle hemen lağvı lüzumu müstağni-i arz ve beyandır” ifadeleriyle dile getiriliyordu.

    Hayvan Vergisi Nizamnamesi

    Raporda ifade edildiğine göre “Terakki-i Ziraat” için gerekli vasıtalardan bir diğeri de “hayvanat vergisi nizamnamesi” olup bu nizamnamenin dahi zamanın şartlarına muvafık olacak surette kaleme alınması gerekiyordu. Amasyan Efendi, boş durmamış, bunun için de bir hazırlık yapıp yeni bir nizamname projesini takdim etmişti. Raporda nizamname hakkında şu bilgileri kısaca da olsa veriyordu:

    “İçeriğinden malum olacağı üzere ağnamdan [koyun keçiden] başka sair hayvanlar için dahi vergi tayin ve takdir olunması maddesi olup çünkü hayvanat vergisinin yalnız koyun-keçi sahibine yüklenmesi hiçbir usul ve kaideye ve adalet ve hakkaniyete muvafık olmadığı aşikâr ve böyle bir usulün Avrupa ülkelerinde hiçbir tarafta cari olmamasıyla delille ispatlanmış  olduğundan anılan nizamname projesinin dahi uygulamaya konulması her halde zamanın gereklerinden olduğu açıktır.”

    Zabıta-I Ziraat Kurulmalı

    Amasyan Efendi, 1880’lerin Türkiye’si, hatta günümüz için de yeni olan bir öneride bulunarak, ziraat zabıtası kurulmasını istiyordu. Çünkü çiftçi için aslolan can ve mal güvenliğinin  sağlanmasıydı. Bu sebepten raporda, “Jandarma ve tarla bekçileri ve arazi ile ziraata ait bazı noksan kalan nizamnameler ve kanunların düzenlenmesi ele alınmalı. Bu cihet ise yukarıda arz ve ifade olunduğu üzere çiftçilerin can, mülk ve mahsul ve servetin teminat vasıtaları demek olup arz edilen gerekli hususlar ile birlikte işbu teminat alınmadığı takdirde ahali gerek ziraat  alemine ve gerek teşviklere asla rağbet etmeyeceklerdir. Ayrıca çiftlik ve arazi sahiplerinin çokları çiftlik ve tarlalarını değerinin altında bir fiyatla satmaya mecbur olacakları şimdiden bu üzücü halin meydana gelmesiyle delillidir. Binaenaleyh bu hususta dahi gerekli tedbirlerin ifası lüzumu aşikârdır” denilecekti.

    “Üretim ve İhracat İçin Yol Gerekli”

    Muhafaza-i Terakki-i Ziraat’ın beşinci alt başlığı “yollar” idi. “Ziraatın terakkisinden istifade ve ticaret etmek tarım mahsullerinin harice ihraç ve satışına ve bu da turûk ve maâbirin [yolların] suret-i muntazamada olmasına bağlıdır” denilen raporda, yolların ürünlerin ihraç mahalline ulaşması için gerekliliğine işaret ediliyordu. II. Abdülhamid döneminde yollar konusunun ehemmiyet ve elzemiyetinin anlaşıldığı ve ülkenin her tarafından fermanla şimendüfer  inşasına başlandığına dikkat çekilen raporda, “şimendüferlerin ikmal ve inşasına değin her hususça kolaylığa vesile olmak üzere Anadolu kıtasının her iki ciheti derya olduğu cihetle ortasından bir ciheti Karadeniz’e ve diğer ciheti Akdeniz’e müteveccihen şose yollarının kamilen bu bapta daha önce neşr ve ilan buyurulmuş olan özel nizamnamece ahaliye inşa ettirilmesinin elzem bulunduğu” hatırlatılıyordu.

    “Vatana Naçiz Bir Hizmetim Olsun Arzusundayım”

    Ziraatın gerilemesine sebep olan engellerin def edilip ilerlemesini sağlayacak gerekli şartların  her biri yekdiğerine sımsıkı bağlıydı. Bu nedenle birisinden istenilen ve beklenen iyiliklerin diğer vasıtaların da icrasıyla meydana gelmesi mümkündü. Ne yazık ki Amasyan’ın arz ettiği vasıtalardan birisinin bile noksan olması, bir makinenin işlemesine bağlı çarklardan birinin yokluğunun imal olunacak mensucatın arzu edilen nitelikte olmasına mani olması gibi ziraatın istenilen şekilde terakki etmesine engel olacaktı.

    Amasyan ek raporları da içeren layihasını takdiminin sonunda “öteden beri ziraatın Memâlik-i Mahruse-i Şâhâne’den terakkisi hususu için” çabaladığını belirterek, “vatana bir hizmet-i nacizanede bulunmuş olmak arzusunda bulunduğuma mebni işbu layiha-i acizanemin takdimine ictisar kılındı” diyordu. Böylece Türk tarımının gelişmesi için 60 yıllık birikimini ve deneyimini yazılı olarak sunuyordu. Rapor, Sultan II. Abdülhamid döneminin tarım  reformunun esaslarını işaret etmesi bakımından önemliydi, samimiydi, özellikle Fransa örneğinin Türkiye şartlarına uyarlanmasından ibaret doğru yönleri Osmanlı yöneticileri tarafından da tasvip edilip uygulanacak kadar çoktu.

    Ziraat Gazetesi De Layihanın Takipçisi

    Ziraat Gazetesi de bu layihada ele alınan konuları Türk tarımı için olmazsa olmaz mesabesinde gördüğünden gazetede yayınladı. Layihada belirtilen şartların uygulamaya konulması halinde Memâlik- i Şâhâne’de ziraatın arzu edildiği gibi terakki edeceğinin açık olduğuna inanan gazete yönetimi, Amasyan’ın kuş benzetmesini çok beğenmişti. Bunun sebebi temsil ettiği iki konunun çok önemli olmasıydı.

    Gazete beğenisinin sebebini şöyle açıklıyordu:

    “Hususiyle söz konusu layihanın birinci ve ikinci bentlerinde kuşların iki kanadı makamında  olan mektep ve banka meseleleri maksada ulaşılmasına hizmet eden vasıtaların esası olduğu cihetle anılan iki fıkranın sondaki vasıtaların önüne geçmiş olmasının hale muvafık olduğu inkar olunamaz.”

    Ayrıca gazete, Ziraat Vekaleti’ndeki Komisyon’da müzakare edilecek layihanın takipçisi  olacağını ve ekindeki raporları da eline ulaştıkça yayınlayacağını beyan ediyordu.





Galeri

İstek, öneri, memnuniyet ve şikayetlerinizi belirtiniz.
 
       
Sektörel Sorun ve Çözüm Önerileri
       
Dijital Tarım Pazarı'na (DİTAP) nasıl üye olunur?


Tarım ve Orman Bakanlığı (Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı)/Kamu Spotu-2