Page 27 - borsaaktuel-46-k
P. 27

İSTANBUL’UN SEMTLERİ




            yani Büyük Cadde… Gerçekten de ismiyle
            ne kadar uyumludur. Büyüktür çok büyük;
            köydür,  ilçedir,  ildir,  eyalettir.  Karşınızda
            “Hisar gibi” büyük binalar yükselince nasıl
            bir dünyaya gözlerinizi açtığınızı anlarsınız.

            İnsanlarla birlikte bir arı kovanına girercesi-
            ne bu caddeden içeri girersiniz. Sonra içiniz-
            de bir Pera yükselir; sonra Akdeniz, akabinde
            ise sanatsal ve son derece dünyevi duygu-
            lar... Böyle bir duygu karmaşıklığı içinde gi-
            rilir İstiklâl Caddesi’ne. Cadde bittiğinde duy-
            gular  tespitlerle  harmanlanarak  kelimelere
            bürünür. Öyle bir semte adım atıyorsunuz ki,
            binaları,  sinemaları,  tiyatroları,  kitapçıları,
            yeme - içme ve eğlence mekanları, meyha-
            neleri,  insanları  ile  son  derece  özellikli  bir   arası ürünler birçok insana kaş göz eder.   ŞEHİR EFSANESİ: KRAVATSıZ ÇıKılMAZ
            semt. Bu saydıklarımızın hepsi ayrı bir evren-  Düşünüyorum da, kimbilir, kaçıncı yüzüyle   Eskiler kıyafet devriminin ardından önemli
            dir. Hangisine el atsanız, cilt cilt kitap çıkar.
                                                bizleri karşılayan cadde, bir semt midir, bir   caddelerde kravatsız ve fötr şapkasız insa-
                                                cazibe odağı mı, yoksa trendi düşmeyen bir   na rastlanmadığını söylerler. Bu artık kabul
            25 DAKİKA DA TÜNEl
                                                moda mı anlamak zor. Hızlı yürüyerek 20-   edilmiş bir tarihi bilgidir. Fakat bu sürekli
            Her ne kadar “Nostaljik” denilse de kendi   25  dakikada  Tünel  ile  sona  eren  caddede   uygulanmış mı, yoksa bir süre mi uygulan-
            halinde  bir  toplu  taşıma  vazifesi  ifa  eden   öylesine  yoğun  bir  çağrışımlar  dünyasına   mış, bunu bilmiyoruz. Can Kozanoğlu bunun
            tramvayın çıngırağı sizi esaslı bir kent at-  çekiyor  ki,  insan  başka  nerede  böyle  bir   bir şehir efsanesi olduğunu söylüyor. Fakat
            mosferine  taşıyacağının  haberini  verir.   rüya  sineması  izleyebilir  bilemem.  İlk  za-  “Gün olur devran döner, eski çamlar bardak
            Daha  ilk  dakikalarda  Sıraselviler’e  doğru   manlar;  pastane,  piyes,  perde  ve  nihayet   oldu” gibi günlerin döndüğünü yeni bir sü-
            kayan  büfeler,  bir  gıda  fuarına  geldiğiniz   Pera  diye  özetlenebilecek  bir  semt  iken,   recin her an kapıyı çalacağını söyleyen ata-
            duygusunu uyandırır. Gürbüz ustaların kes-  şimdi;  kebap,  kitap,  kafe  ve  konsolosluk   larımız, bu konuda da haklı çıktılar. Artık bu
            tiği  şişman  et  dönerleri  ile  çabuk  ekmek   şeklinde söylense hiç yanlış olmaz.
                                                                                   tarihi caddede kravatlı dolaşan insana bir
                                                                                   hoş bakılır oldu. Dövmeli, kotlu, piercingli,
                                                                                   hızmalı, peruklu, sakallı, çarşaflı, dekolte-
                                                                                   li ve daha buraya yazıp dökemeyeceğimiz
                                                                                   türlü kıyafette insanlar bir karnavalı sahne-
                                                                                   lercesine varlığını sürdürüyorlar. Türk Mo-
                                                                                   dernleşmesinin  İstiklâl  Caddesi’ndeki  imajı
                                                                                   budur. İşte, özlenen İstanbul… Dünya kenti
                                                                                   lafla, yasakla ve yasayla olmuyor. Evrensel
                                                                                   bir duyarlıkla ve nezaketle olunuyor.

                                                                                   Çetin  Altan’ın  “Osmanlı’nın  son  elli  yılın-
                                                                                   da  istenilen  kıvamı  yakaladığı”  tespitine
                                                                                   katılmayı  çok  isterdim.  Fakat  bu  çok  tar-
                                                                                   tışılır.  Bence  bugün  de  demlenmemiş  bir
                                                                                   İstanbul’da yaşıyoruz.
                                                                                   Belki  de  en  çok  tartışılan  semtlerden  biri
                                                                                   olmuştur burası. Öyle ki bazı tarihi binala-
                                                                                   rın yıkılması ve daha yerli motiflerin burayı
                                                                                   süslemesi bile tartışılmış. Öyle ya da böyle,
                                                                                   sosyolog Sema Erder’in dediği gibi “En şe-
                                                                                   hir yer burasıdır.”



                                                                                           Temmuz-Ağustos 2020 25
   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32