Page 52 - Sayı-55 Ocak - Şubat 2022
P. 52
50 TİCARET VE HAYAT
“ÇEKİÇLER ARASINDA”
“Çekiçler arasında barınır yüreğimiz,
dişler arasındaki dil gibi”
Rilke
MÜRSEL SÖNMEZ
Hayatın inen kalkan çekiçleri ya bere içinde bırakır, saldırılarına kadar çeşit çeşit korku sıkıştırıyor yüre-
ya da, onarır acıtarak da olsa. Özü bir “dram tohu- ği. Çekiç iniyor.
mu” olan yaşama serüveninde sevinçlerle acılar kı- Bütün bir insanlığın yaşadıklarından haberdar ol-
yasıya yarışır, peşpeşe sahne alırlar. Oyun böyle ku- mak, yaşanılan acıları ve sefaletleri duymak ve du-
rulmuştur ve zıt zıddın kucağında vatan tutmuştur.
yumsamak ne kadar da ağır bir yüktür. Salt kendi
Belki de Rilke’nin “saf çelişki” dediği şey de budur. beninin duvarları arasında korunaklı ve rahat yaşa-
Yürek, somut ile soyutun arasındaki yerinde, bu yamıyor insan, yaşayabilir mi pek sanmam ve olsa
çelişkinin ağır yükünü çekmeye memur edilmiştir da,istisnalar yok hükmündedir. İletişim araçlarının
sanki. Aklın kalın aralıklı süzgecinden inenler, yü- hızları ve çeşitlilikleri içinden ister istemez sökün
reğin Van Gogh sarısı toprağında bir başka biçime eden tonlarca malumat da duvar falan bırakmaz za-
evrilerek yeni bir şekil alırlar. Duyguların kimileyin ten. Aniden ekrana düşen bir haber, manşetin deh-
şiddetli, kimileyin sakin kıpırtılar içinde meltemleş- şeti, sessizliği bölen bir gürültü yüreği ağza getirir.
mesi veya fırtınalaşması etkiler her şeyi. Sessiz bir Çekiç bir daha iner.
red ya da kabuldür yüreğin tavrı. Yorulur, yıpranır,
kırılır ve sonuna kadar gider insanla ve belki son- Gripten ölen insanların çetelesini tutuyor medya.
rasına da. Her ne kadar gerçeklik algımız arıza yaptığından
dolayı olanların vehametini tam olarak algılaya-
Yürek, kalp ve gönül. İnsanın iç dünyasının baş mıyorsak da yürekte yankı buluyor. O anlıyor ve
aktörünün isimleridir. Kırılganlığına kırılgandır gerçeklik algılamasında bir sorunu yok. İnsanın
ama dayanır da. “Her acıya dayanamaz bu yürek” kendisinden habersiz gerçekleşiyor bu durum. Yü-
dense de, aslında dayanacağı kastedilir. “Yüreğimiz rek ya da gönül, veya kalp, hayatın gerçekleşmiş ya
var var ama, dayayacağımız bir yer yok” dense de, o da gerçekleşecek olaylarından habersiz bile olsa, bir
kendine yaslanır bir yer bulamazsa. Gücü zaafının radar gibi çalışıyor. Bir paratoner veya mıknatıs gibi
ta kendisidir. Azın kimi zaman çoktan çok olması, kendine doğru çekiyor. Afrika tarafından açlığın ve
yokun yeni varoluşun zemin olması gibi. “Gönül yoksulluğun inleyişlerini duyumsarken, buzullarda
kocamaz” deriz, doğrudur da, kocamaz ancak yokuş yaşayan balıkların yeni iklim koşulları ile düşecek-
çıkarken onun da dizleri tutulur. leri zorluklardan da nasibini alıyor. Alakalı alakasız
her şeyle ilintili, her şeyin ruhu ile temasta sanki.
“ Ezim ezim eziliyor yüreğim” diyor bir türkü. Evet,
ezim ezim eziliyor. Korkuların, kuşkuların, ürper- Hapiste veya hastanede yatan o, kaza yapan, kolu
tilerin ormanında titreyip duruyor. Evham saldırı- kırılan, amansız hastalıklardan dolayı yalnızca ba-
larına uğruyor. Korkular o kadar çeşitlendi ki gü- kışları ile hayata tutunan da o. Kendinden hareketle
nümüzde, eski zamanların net ve mert korkularını ve bilinçten uzak olarak dönüp duruyor. Bir daha
çekiç.
arar olduk. Trafik kazalarından yeni tip hastalıklara,
öldürüm araçlarının şımarttığı savaş adlı cellattan, Yoksulluğun sararttığı benizlerinde gözleri irileşmiş
bencilliğin zirvesini yakalamaya çalışan ihtiraslıların çocukların bakışlarındaki hüzün onu da kendi ren-