Page 53 - Sayı-55 Ocak - Şubat 2022
P. 53
OCAK-ŞUBAT 51
gine boyuyor. “Kuru bir ekmek için, yalınkat bir Bir ölüm sahnesi, bir zulüm fotoğrafı, bir ayrılık
don için dökülürler bulvarlara yapraklar gibi” diyen haberi de çekiç darbesi olarak iner yüreğin üzerine.
şairin suyuna gidiyor yine bulanıyor, evet bulanıyor. “Ne çok acı var” dedirten şaire, bu hayat, bu inip
“Bir çağ yangını” ihtiyaç olmayan şeyleri ihtiyaç ha- kalkan çekicin inmesi ve kalkması arasında kurulu
line getirerek aklı, ahlakı, onuru önüne katıp yakar- olan yürek barınağı yanar kaynar durur. Bir dalgın-
ken ve çaresizliğin feryatları dalga dalga yükselirken lık anında dişlerin dili yaralaması gibi oluşur yürek
“kabarıyor” yürek. Bir med ve cezir ki, her iki halde yarası. Yürek, yani gönül, yani eskilerin deyimiyle
de azar azar azaltıyor bastığımız yerleri, yüreğin aya- dil. Ne garip tesadüf değil mi? “Dişler arasındaki
ğını kaydırıyor. Çekiç, bir daha… dil” derken Rilke, nasıl da isabet ettiriyor; hem
Dünyaya sığmayıp tatminsizlik hastalıklarını baş- gerçeği, hem de ona denk düşen dili. Günümüze
kalarına bulaştıranlar da daraltıyor yüreği. Çünkü “korku çağı “ diyenlerin bu tanımlamasını abartı sa-
onlar dar ediyorlar insanlara dünyalarını. Bir koltuk yamıyoruz ne yazık ki. İnsafı, merhameti yitirdikçe
sevdası, bir zevk şımarıklığı, bir şan ve şöhret tutku- yitiyoruz ve yara bere içinde yüreklerimiz. Öyle ki
su pençesinde olanlar kötülük örgütleri oluşturarak “Ehl-i dil birbirini bilmemek insaf değil” sözü de Çekiçler
“korku imparatorluğu” kurmaya çalışırken bunları işe yaramıyor. Yan yana koyabilsek yüreklerimizi,
duyumsayan yürek kanamasın da ne yapsın? Acıyı belki de bu gerilim atmosferinde yüreklerimize su arasındaki
ille de insanların dillerine sürme meraklıları varken serpilecek. Olmuyor. Bir darbe de içeriden alıyor serüveni sürse
ve onlar şiddeti, kavgayı, işkenceyi ve zulmü aleni yürek. Ne çok ihtiyacı var yüreklerimizin sevgi dolu de yüreğin,
bir bayrak gibi taşırken sağır olabilir mi yürek? İnen bir yürekliliğe. Yüreklerimizi birbirine yaslayarak biz ona hep
bu çekiçle yaralanmaktan kaçabilir mi? yürüyebilsek hem daha az yaralanacak, hem de böy- “dayan yüreğim
Sevdanın sularında gezinen kırık bir gönülle ise za- lelikle yürek ferahlığı bularak tıknefes yaşamalardan dayan” demeyi
ten birdir yürek. İlk sevgi sözcükleri, sevginin gü- kurtulacağız. Tümüyle yürek o çekiçlerden kurtula- sürdüreceğiz.
zelleştirdiği bakışlar, sonsuzu hedefleyen hülyalar mayacak ama, hiç olmazsa yüreği ağzında olmaktan Umut rüzgarıyla
yüreği coşturur ve direncine umutla katkı yaparken kurtulacağız. Çekiçler arasındaki serüveni sürse de yol alan bir
bir vefasızlık, tahammülsüzlük ya da gurur bu tab- yüreğin, biz ona hep “dayan yüreğim dayan” de- yelkenli gibi
loyu parçalayınca yüreğe de parçalanmaktan başka meyi sürdüreceğiz. Umut rüzgarıyla yol alan bir
bir yol kalmaz. Sevgi yüreğin aynasını cilalarken, yelkenli gibi sabaha doğru ilerlemeli yüreklerimiz. sabaha doğru
sevgisizlik hoyrat eliyle kırar. Yürek, yani gönül… Çekiç ne yaparsa yapsın, o aralığa barınak dememiş ilerlemeli
“Çalabın tahtı” olan gönül. Bir çekiç daha. miydik zaten? yüreklerimiz.