Page 47 - borsaaktuel-70-k
P. 47

TEMMUZ-AĞUSTOS 47




             “AH RIZA, KEŞKE BEN DE MESUT BİR KÖYDE ÇALIŞSAM”


            İkinci yazı ise “E.A” imzasıyla derginin “Fennî ve
            Eğlenceli Gezintiler” köşesinde “O Köy Hocasının
            İşleri” başlıklı bir mektuptu.  Yazar, Manastır’da
            mektepte birlikte okuduğu arkadaşı Rıza’ya yazdığı
            mektupta, “bir kişinin bir köyü, bir köyün de bir
            memleketi nasıl dönüştürüp değiştireceğini” anlatı-
            yordu. Bu romantik mektup bir ülkünün ve hayalin
            dışavurumuydu. Kalkınmanın köylüden başlayaca-
            ğı düşüncesinin ilk dışavurumlarından biriydi. O
            günün romantik yazısı, bugünün realistliğini ifade
            ediyordu. Dünün hayali bugünün gerçeği ve sorunu
            olmaya devam ediyordu. İşte mektup:
            “Kardeşim, Rıza! Manastır’da Darülmuallimîn’in
            [Erkek Öğretmen Okulu] o dört yeşil, direkli ka-
            pısı altında seninle veda ettiğim zaman seni araba
            köyüne, beni şimendifer Anadolu’ya, pek uzak olan
            doğduğum yere doğru getiriyordu. Mektebi, sizi,     “Fennî ve Eğlenceli Gezintiler” köşesi
            babamı, hepsini geri de bırakıyordum. Mektebimiz,
            hayat tahsil, talebelik neşesi, çapa kürekle çalıştığı-  Herkes kendi arazisinde, çiftliğinde bizzat çalışıyor.
            mız mektep bahçesi, Manastır’ın ekseriya karlı olan   Rumeli’nin ekseri yerinde olduğu gibi çiftlikler ya-
            dağları, sulak ovası şimendiferde ilerledikçe hep göz-  bancı yarıcılar, ortakçılar elinde değil.
            lerim önünde tecessüm ediyordu…
            Bu his, bu düşünceler ile Selanik’i geçtim. İstanbul’a  “GEÇEN GÜN TESADÜFEN ‘MESUD KÖY’ İSMİNDE BİR
            geldim. Size Selanik’i, İstanbul’u söylemeye lüzum   KÖYE UĞRADIM”
            yok. Onlar hakkında çok mütalaamız var. Zaten Se-
            lanik’i bayramda beraber gezmiştik. Şimdi, Anado-  Birçok köy gezdim. Köylerin hemen hepsi temed-
                                                       dünden [medenileşmeden], terakkiden [ilerleme-
            lu’da, Hüdavendigar vilayetinin uzak bir köşesinde-
            yim. Geziyor, dolaşıyorum kardeşim; Anadolu’nun   den] mahrum. Köylerde hiçbir temizlik yok… Ge-
            güzelliği, zenginliği beni bir müdekkik [inceleyici]   çen gün bittesadüf “Mesud köy” isminde bir karyeye
            gözüyle hayrete düşürüyor. Sakın zannetme ki Ru-  [köye] uğradım. Hüdavendigâr  Vilayeti’nin bu en
            meli’yi daha aşağı görüyorum; yok… Yalnız Anado-  güzel köşesi, ne kadar sevimli bir köye malik: Uzun,
            lu’da bir de başka fark var ise daha ziyade asayiş var.  düz, karşısında az meyilli yeşil tepeleri yükselmiş bir




                                                                                                 “Birçok köy
                                                                                                 gezdim. Köylerin
                                                                                                 hemen hepsi
                                                                                                 temeddünden
                                                                                                 [medenileşme-

                                                                                                 den], terakkiden
                                                                                                 [ilerlemeden]
                                                                                                 mahrum.
                                                                                                 Köylerde hiçbir
                                                                                                 temizlik yok…”
   42   43   44   45   46   47   48   49   50   51   52