Page 48 - borsaaktuel-70-k
P. 48

48
           48                     TARİHÇE-İ ZİRAAT



                                ova… Bütün ova zümrüt tarlaları gibi gözleri kamaş-  bir zattı. Bana mevki ve civar hakkında iyi malumat
                                tırıyor… Ağaçlar, yeşillikler arasına gömülmüş, zarif  verdi. Köylülerin zekâ ve istidadını, ahval-i içtimai-
                                bir köy, sivri kar gibi minare…           yesini [sosyal durumlarını], ziraatını, kazancını pek
                                                                          mükemmel anlattı. Hoca izahatında pek ince tabir-
                                Köyün enli caddesinden girerken iki genç ve müte-
                                bessim sima yanıma yaklaştılar ve “Safa geldiniz” di-  ler, ıstılahlar istimal etmiyordu [kullanmıyordu]. Fa-
                                yerek bana refakat ettiler. Ustalıklı, nazikâne sualleri   kat köy muallimliği için metin bir fikre, bir tetebbua
                                ile beni tanıdılar. Ve “öyle ise sizi en evvel mektebe,   [araştırmaya] malik olduğu anlaşılıyordu.
                                hocaya götürelim” dediler. Dışarısı, duvarı çitle ya-  “Mesud köy”ün hocası bir müddet hususi tahsil ey-
                                pılmış bir temiz bahçeden geçerek bir katlı bir mek-  ledikten sonra, talih onu Bulgaristan’a, Romanya’ya,
                                tebin basık merdivenlerini çıkmaya başladık. Saat  oradan Macaristan’a atmış; hatta  Viyana’ya kadar
                                sekiz, sekiz buçuk vardı. Hiçbir ses olmadığına naza-  mükemmel bir seyahat yapmıştır. Bu talih seyahati
                                ran “Çocuklar derstedir” dedim. Mektebin içerisini  esnasında, bilhassa Macaristan’da Hoca Efendi çok
                                fevkalmemul [düşündüğümün üzerinde] iyi gördüm.  görmüş ve çok istifade eylemiştir. Memleketine av-

                                Birkaç muhtasar Vidal Laplaş’tan tercüme olunmuş   det edince, en sevdiği bu köye kendini hoca tayin
                                harita mektebin sofasına asılmıştı. Yine sofada camlı   ettirmiştir.
                                bir dolap vardı ki üst katını bir takım ciltli, ciltsiz ki-  Tekrar derse giriliyordu. Oyundan avdet eden ço-
                                taplar; alet katlarını, renkli kâğıtlar üzerine konmuş   cuk[lar] dersleri için hazırlanıyorlardı. Son ders
                                hububat ve saire tohum numuneleri işgal ediyordu.   idi; her sınıfa ayrı ayrı ikişer satır yazı yazdı, bunu
                                En alt katta ise birkaç yuvarlak demir halka, birkaç   küçükler kemal-i dikkatle kopya edeceklerdi; yani
                                meşin top ve birtakım ipler vardı. Üst kat mektebin   hüsn-i hat dersi idi. Muallim efendi yazdığı satırlar
                                henüz tekemmül eden kütüphanesi, orta kat küçük   hakkında kafi derecede malumat ita eyledi. Çocuk-
                                müzesi, alt kat ise oyun aletleri imiş.   lar  kemal-i  ehemmiyetle  çalışıyorlardı.  Üç  çeyrek
                                İki genç beni muallimin odasına soktular. Oda gayet  saat sonra derse nihayet verildi. Muallim Efendi bir
                                temiz olup ve hüsn-i zevke sahip bir el tarafından  iki efendiye bir şeyler söyledi; şimdi çocuklar bahçe-
                                tanzim  edilmişti.  Şık  sandalyeler,  yazıhaneler,  kol-  de asker gibi yürüyorlar, ikişer dörder oluyorlardı.
                                tuklar, perdeler yok. Fakat olan bütün eşya sadelikle  Yürüyüşler her ne kadar muntazam değilse de yine
                                beraber hep temiz, zarif.                 şayan-ı teşekkürdü.

                                “KÖYÜN HOCASI ROMANYA’YI, BULGARİSTAN’I,   “KÖYE YOLLAR, BAHÇELER YAPTIRIP KOOPERATİF
                                VİYANA’YI DOLAŞMIŞ, EN SONUNDA KENDİNİ BURAYA   KURMUŞ”
                                HOCA TAYİN ETTİRMİŞ”
                                                                          Muallimin işi bittikten sonra beni köyü gezdirme-
                                Oturduk. Biraz sonra hoca dersten çıktı. Çocuklar  ye çıkardı. Doğrusu azizim, hocanın tarz-ı mesaisi-
                                hep bahçeye indi. Hoca Efendi genççe, kara bıyıklı  ne bayıldım. Köylüye maksadını izah ederek birkaç
           “Doğrusu azizim,
           hocanın tarz-ı
           mesaisine
           bayıldım.
           Köylüye
           maksadını izah
           ederek birkaç
           sene içinde

           köyde birçok
           mükemmel yollar
           yaptırmağa
           muvaffak
           olmuş.”
   43   44   45   46   47   48   49   50   51   52   53