Page 52 - Sayı-49 Ocak-Şubat 2021
P. 52
50 TİCARET VE HAYAT
İLKELİ OLMAK
Her şeyin parlak değişim laflarıyla bulanıklığa boğulduğu bir
zamanda ana ilkeleri olanlar, bu ilkelerden taviz vermeden
kalanlar kalıcı olacaklardır. Değişmesi hayatın temel
esaslarına dokunmayan değişimler konusunda zaten bir şey
söylenemez ve söylenmemeli.
MÜRSEL SÖNMEZ
Sözlüğe göre ilke; her türlü tartışmanın dışında, keleri olanlar, bu ilkelerden taviz vermeden kalanlar
üstünde sayılan, anadüşünce ve inanış, baş kural. kalıcı olacaklardır. Değişmesi hayatın temel esasla-
“Prensip” dediğimiz zaman da ilkeyi kastediyoruz. rına dokunmayan değişimler konusunda zaten bir
Bir de “doğru” sözcüğümüz var. Bir ucundan öbür şey söylenemez ve söylenmemeli. Bireysel ya da ku-
ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşı- rumsal hayat ilkeler üzerinden yürür. Özellikle de
tı; akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun; gerçek, kurumsal hayat. Kurumların önemi elbette şahsî so-
hakikat, iki nokta arasındaki en kısa çizgi; yanlış- rumluluktan öte geniş alanları kapsadığı içindir. En
sız, eksiksiz bir biçimde, hiçbir yöne sapmadan, büyük organizasyon olan devlet başta olmak üzere
dosdoğru, doğruca; yasa, yöntem ve sıfat olarak da kurumların bekası ilkelerin bekası ile atbaşı gider.
ahlaka bağlı, dürüst, namuslu anlamlarına gelen Çok sayıda insanın işletimini üstlendiği kurumlar
“doğru.” İlke de doğru da sözlük anlamlarıyla yeteri bireysel inisiyatiflerin keyfine terk edildiği zaman,
kadar ilham verici. Doğru zamanla sınanır, tartılır, kişilerin niyetleri ne kadar iyi olursa olsun, sapma-
darası alınır ve kalıcılığa ulaşınca ilke olur. İlkelerin ların olacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Çünkü, insan
güvenli çizgisi doğrultusunda yürümek de “aklıse- sürekli olarak halde hale girebilen, aklı ve duygula-
lim” insan, toplum ve kurumlar için vazgeçilmezdir. rı birbirine karışarak dürüstlük ve ihtiras arasında
şaşırabilen bir varlıktır. Kuvvetli iradesi ve şaşmaz
Elbette geçen zaman içinde doğrular ve ilkeler de-
ğişebilir ama bunlar tâli ilkelerdir. İnsan ve hayat basireti olan insanların varlığı zaaf sahiplerinin yok-
başlangıcından beri aynı esaslar üzerinde yürü- luğu kanaatine vardırmamalıdır. Bu tip insanlar na-
dir bulunur ve “Nâdir mâdum gibidir.” Kurgunuzu
mekte, doğadaki yasalar aynı şekilde işlemektedir.
Dünya nasıl yörüngesinde dönüyor ise insan da bu nadir insanlar üzerinden yaparsanız bir derece
doğum ile ölüm arasında, umut ile korku arasında, alt beşeri kalitedeki insanda işler sarp sarar. İnsanı
akıl ile duygu arasında dönedurmaktadır. Yaşamaya değişkenliği, her insanın ayrı bir dünya olması gibi
tutunan insan geleceği kollamakta, ölüm zamanı- olgular dikkate alındığında, ilkeler üzerinden yürü-
mek en emin yol olarak görünmektedir.
nın meçhullüğünden yararlanarak yarınlara doğru
hamleler yapmaktadır. Aslî ilkeler işte bu yüzden Dönem başarıları için ilkelerden taviz verme ve
değişmemektedir. Fıtrî/kadim ahlak yasalarının sonra bunu usul haline getirerek ilkeleri yok etme
çevrelediği insanî eylem alanlarında dürüstlük, ça- zaafı kazanımları ve hatta elde olan mevcudu da si-
lışma, emek, iyilik gibi kavramlar değerlerini ko- lip süpürecek bir sürece götürür. Fâni insanın tavır
rumaktadır. İnsana, insanlığa ait bu asal değerlerin ve tutumları değil, ilklerin sağlamlığı ve o ilkelerde
yokluğu insanı da yokluğa sürükleyecektir. O halde, ısrar etmek varlık ve bekanın güvencesidir.
hayat bir ilkeler ve doğrular düzenidir.
İlkeler ve doğrular bir milletin veya daha alt dere-
Bu kadar geniş bir girizgâhı yaşadığımız zamana ışık cede bir kurumun hayatın var oluşu konusunda
düşürmesi için yaptım. Her şeyin parlak değişim kani olduğu hakikatlerle oluşur. Sonra, yaşantıların
laflarıyla bulanıklığa boğulduğu bir zamanda ana il- toplamı olan tecrübeler ve bu doğrultuda oluşmuş