Page 54 - borsaaktuel-61-k
P. 54
T
52 TİCARET VE HAYAT
BİR RESİM BULMALIYIZ
Gözü başkalarında değil yaptığı işte olan, başkalarıyla kıyas
yanlışına düşmeyen, “dokuduğu kumaşı sevgilisi giyecekmiş
gibi dokuyan”, teri akşam evine götürdüğü taze ekmek gibi
kokan emekçinin resmini bulup koymalıyız önümüze.
MÜRSEL SÖNMEZ Gündem o kadar çok olumlu, olumsuz olayla dolu takip edecek, resimlerini bularak umudun yelkenini
ki, kimi zaman haberdar olmak insanı berdar (dara- şişireceğiz. Umut ruhun oksijenidir, o azaldıkça biz
ğacına asılmış) ediyor. Dara çekiyor, daraltıyor. Ne- de azalacağız eğer onu koruyup büyütmezsek. Evet,
fes alamaz hale getiriyor, eğer bir de hassas vakitlere bir resim bulmalıyız.
denk gelmişse büzüyor içe doğru. Olumsuzluklar iyi Bir resim bulmalıyız, iğde ağaçlarının kokusundan
ve güzeli kaplayıp kapatıveriyor, meydan gama ve akasyalara kadar. O kokunun ruhumuzun gizemli
endişeye kalıyor. Umudun sesi kısılıyor.
bölgelerindeki onarıcı elini duyumsamalıyız. O res-
Küresel ekonomik kriz, savaşlar, derin savaşlar, git- me bakabildiğimizce bakmalıyız. Ağacın ve çiçeğin
tikçe dayanıksızlaşan ruhun abuk sabuk tutkularca resmine...
tutuklanarak esir edilmesi… Bunun sonucu olarak, Bir resim bulmalıyız, içinde paylaşmanın ve daya-
“insanın, insanın şifası olması” gerekirken virüsü nışmanın bulunduğu. Terleyen alınların karşılıklı
olması. Daha nice etkiler, savrulmalar… Cinayet
durdukları zaman, birinden öbürüne akan ışığın ve
haberlerini okuyan insanın içindeki iyimserliğin, erincin resmini… “Bir fındığın içini yâr senden ayrı
sevginin de o cinayet de maktul olarak yerini alması. yemem” diyen bir resim.
Korkunun, endişenin hükümranlığına doğru götü-
rüyor bizi. Gözümüze çekilen dehşet perdesi kalın- Bir resim bulmalıyız. Bir mavi gök resmi... O resim-
laştıkça güzellikler de uzaklaşıyorlar gitgide. Gam de uçurtmalar uçurmalıyız. Kuşlar sevinç çığlıkları
ve hüzün şu eski ve eskimez mısra ile halini beyana atmalı, bulutlar gazabın değil, rahmetin, yani yağ-
çalışıyor: murun müjdecisi olarak o gökte arzı endam etmeli.
Daralan dünyamızdan genişliğe ve ferahlığa açılan
“Yine zevrâk-ı derûnum kırılıp kenara düştü.”
bir pencere olmalı, mavi gök, beyaz bulut. O resmi
İçimizin, gönlümüzün kayığı, denizlere açılıp gü- gecemize de asmalı, sığınağımız olan gecede yıldızla-
zellikler peşinde güzel bir yolculuk umarken kırılıp rın cazibesiyle yaşıyor olmanın coşkusunu doyasıya
kenara düşüyor. Ve “Dayanır mı şişedir bu reh-i yaşamalıyız.
seng-sâre düştü” mısrası da gönül kadehinin kırıl-
masının feryadını seslendiriyor. Ardından başka bir Bir anne kedinin yavrusunu korurken çıkardığı mer-
acılı ses biraz da sesini yükselterek, “Perişan-ı gam mi gibi sesin resmini bulmalı, o resmi canını çocuk-
larına adamış, sağlığını ve ömrünü gönüllü olarak
menşûruna tuğra mıyım neyim bilmem” diyor. Ve
ezelden gelen varoluşsal hüzün, olan bitenin karan- insan inşasına vakfetmiş ve karşılık beklentisinden
lık gecesinde neredeyse sevinç gibi algılanır hale ge- canını kurtarmış annelerin büyük resminin yanına
liyor. İnsanlığın aldığı yol hızla akıyor ve iç karartan iliştirmeliyiz.
karaltı da aynı hızla büyüyor. Deliler gibi bulduğu cüzdanın sahibini arayan, o
cüzdanın mahremiyetini koruyan, sahibini buldu-
Peki, bu vehâmet arz eden tablo karşısında sararan
yüzlerimizle güzelliğe kör, umuda sağır mı olmalı- ğunda ise yüzü pembeleşerek teşekkürü yük sayan
yız? Elbette, hayır! Sevginin, merhametin, vicdan ve yeniyetme yoksul çocuğun resmine bakmalıyız.
insafın ve öz güzelliğin geçtiği yerlerde bıraktığı izleri Bir yerlerde kesinlikle var olan ve dualarıyla tüm in-