Page 49 - Borsa Aktüel Sayı 47
P. 49
TİCARET VE HAYAT
şımsız ve müziksiz ve daha kötüsü tarihsiz kelimeleri onların yeri- yarayan malzemelerle kimliği, aklı ve duyguları hallaç pamuğu gibi
ne ikame etmek ne anlama gelebilir? Bazı kelimeleri kaybetmek, atılan ve hayata karşı hiçbir kuvvetli duygu geliştiremeyen nesiller
onların işaret ettiği anlamı da kaybetmek anlamına gelip, o doğ- oluşuyor. Bunun önüne geçmek de yine millî harslar oluşturmakla,
rultuda sonuçlara yol açabilir. Bazı kelimeler kimliğin yol işaretle- ya da, var olanları “güncellemekle” mümkün.
ri, ana unsurlarıdır. Bu “vatan” ve “millet” kelimeleri de öyledir.
Ve kimliğinizin başında nöbet tutan düşünürleriniz, aydınlarınız, Dünyada ve bizde geleceğe dair öngörüler, tartışılıyor. Siyasal,
sanatkârlarınız yoksa önce diliniz, sonra da iliniz işgale uğrar. iktisadi, kültürel vd. alanların alacağı yeni şekiller tartışılıyor.
Bazen abartılar, korku ve evhamlarla gündem karartılıyor; bazen
Yüz yıl kadar önce yaşadığımız büyük yıkım ve mücadelenin, büyük
de dünyayı kendi malı gibi gören ve propaganda araçlarına sahip
devletimizin bakiyesi sayabileceğimiz bir alana sıkıştırılmışlığımı-
olanların açık tehditlerine muhatap oluyoruz. Fiili/askeri varlık
zın ve bunun sonucu olarak yaşadığımız moral çöküşün etkisinden gösterdiğimiz her nokta yedi değil yetmiş yedi düvel tarafından
sıyrılmalıyız. Son yıllarda bu yönde gösterilen çabalar umut verici tarassut altında ve ikiyüzlülükleri düşmanlıklarını örtmüyor. Eğer
elbette ama toplumdaki, özellikle de gençlerdeki etkisi su götürür
biz, “biz” değilsek, kendimize -maddi, inançsal, kültürel, tarihi-
durumda. Millî bir tutkuyu, mekanı ve zamanı aşamaya yönelten
ait bir kimliğimiz yoksa bu hasmane tutumlara aldırmaya gerek
ortak duygu ve irade rüzgarını genç kuşaklar üzerinde estirebildi-
ğimiz kuşkulu. Bürokratik soğukluğa ve yapay kurallara bağlı ta- yok: Bırakınız geçsinler! Öyle değil ve biz binlerce yıllık zaman
rihi gün kutlamaları nasıl toplumda yeteri kadar yankılanmıyorsa, içinde buharlaşmadan varlığını sürdürmüş ve tarihin asal oyuncu-
ları arasına girmiş bir “millet” isek, o zaman iş değişir: Çanakkale
salt politik düzlemde söylenilen ülküsel sözler de yankı bulmuyor.
geçilmez!
Milleti tarihten esen rüzgarla buluşturacak, gerçekçiliği elden bı-
rakmadan geleceğe doğru yönlendirecek bilinç ve heyecan gerek- Evet, milleti içine alan ve milletin de aşk haline getirip sinesine
li. Ancak bu sayede necip Fazıl’ın “Kubur faresi hayat, meselesiz sardığı bir “ülkü”; gönülleri yan yana getirecek bir dostluk ve bir
gerçeksiz / heykel destek üstünde benim ruhum desteksiz” diye aşk masalı hem geleceğin, hem de milli kimliğin teminatı olacak-
tanımladığı bir hayat algısından kurtulabileceğiz. Gittikçe daha tır. “Gün olur, devran döner.” Tam bir inançla, “kimliğinin her kö-
yoğun bir şekilde teknolojik aygıtların egemenliğine giren, o mec- şesinde nöbet tutan” iradeyle çıkacağımız yolun sonunda “kut”lu
ralardan gelen ve tümüyle “yaban ve yabancı” olanların işlerine bir gelecek bizi bekleyecektir.
Eylül-Ekim 2020 47