Page 54 - Sayı 56 Mart-Nisan
P. 54
52 TİCARET VE HAYAT
“MÜHİM OLAN İNSANLIK”
Doymak bilmez tutkular, sahip olma hırsları, kendinden güzel
ve iyi görünme saplantıları arasında mekik dokunurken psi-
kolojik rahatsızlıklar, bunalımlar, erken bunamalar, sinir hap-
ları, alkol komaları sökün edip geliyorlar. Olan insana oluyor,
olan biricik hayatımıza oluyor, olan topluma oluyor.
MÜRSEL SÖNMEZ
Kimi zaman “sözün bittiği yer”den söz ederiz. Bir lükte, gecemizi gündüzümüze katarak biricik ömrü-
olay ya da olgu karşısında hayret ya da dehşetten müzü heder ettiğimizin ayrımında mıyız ? Kazan ve
nutkumuz tutulur, yani söz biter. Ondan sonra- harca sarmalında bedenimizi ve ruhumuzu eskitip
sı ruhun derin labirentlerinde yitip gitmektir. İyi epritip duruyoruz. Durup ve susup bir kendimizi
niyetler, iyimser bakışlar ve güzel sözlerle hayatta dinleyebilsek nerelerimizin ağrıdığını hissedeceğiz
ters giden şeylerin, olumsuzlukların olmadığına ama olmuyor bu. Çünkü yapacak çok “iş”imiz var.
dair yanılgılara düşeriz. Güzel yanılgılardır bunlar. O kadar çok işimiz var ki, ne kendimize ne de ya-
Böylelikle çevremizde iyimserlik halesi oluşur ve kınlarımıza ve diğer insanlara vakit ayırabilmekten
bu diğer insanlara da sirayet eder. Ama kötülük ve mahrumuz. Bu mahrumiyet sevgisizliği getiriyor
çirkinlik somut olarak yüzümüze çarpınca da tuz beraberinde ve ardından da sevgisizliğin yıkıcı te-
buz olur bu güzel hava. Günlük güneşlik bir vakitte sirlerini göstermesine yol açıyor. Bu kez sevgi eksik-
havanın aniden kararıp, ortalığın fırtınaya esir olu- liğinden kaynaklanan eksiklikleri tamamlamak için
şu gibi. İşte bu vakitlerde yeni baştan zihnimizdeki biraz daha hızlanıyoruz ve karabasan katlanarak,
tüm kodları, düşünce ve duygularımızı denetlemeye dallanıp budaklanarak büyüdükçe büyüyor.
alırız. Somut gerçeklik gerçekçiliği dayatmıştır bir Kendi kendimizi sevmediğimiz, sevemediğimiz
kere. Yaşadığımız zamanlarda bu somut ve olumsuz için, içimizde barışı gerçekleştiremediğimiz için
gerçeklik, çokça dayatıyor tedirginlik veren havası-
hem kendimizle hem de başkaları ile yarışmaya,
nı. Yaşanılan onca olumsuzluk var ki, “sözün bittiği çatışmaya ve didişmeye devam ediyoruz. İhtiyaç-
yer”leri sürekli yaşatıyorlar bize.
larımızı biz değil geçerli olan anlayışlar belirliyor.
Uygulayımbilimin geldiği noktada insanlık gittikçe Kendimize göre hiza almak yerine hep başkaları ile
nesneleşiyor. Elektronik aygıtların, konfor idolleri- kıyasa giderek, kıyasıya kıyıyoruz kendimize. Ben-
nin arasında, başı dönmüş vaziyette hem hayatın tat liğimizden başlayarak halka halka bir şiddet yapısı
ve kokusunu, hem de gerçeklik algımızı yitiriyoruz. oluşturuyoruz ne yazık ki! İnsandan insana nasıl
“İktisadi birey” lere dönüşüyoruz süratle. Yeni yeni olumluluklar etki ediyorsa olumsuzluklar daha bir
oyuncaklar peşinde o kadar telaş içinde koşuyoruz etkin oluyor ve büyüyorlar. Sabır ve tahammülsüz-
ki, markette alışveriş yapan ve market arabası ile lük geliyor peşinden. Bu ise insanların birbirlerine
meşgul olurken içinde bebeği bulunan bebek araba- yönelik “insanca” davranışlarını ortadan kaldırmaya
sını unutan “anne”lere benziyoruz. Ki, bu benzetme doğru gidiyor.
de gazetelere yansıyan gerçek bir durumu da ifade Mesela trafikte yaşanılanlara bir bakalım. Herkesin
ediyor. Ruhumuz ya da benliğimizdeki bir yırtığı
amansız bir acelesi var. Herkes bir adım öne geçe-
bin uygulayımbilimsel nesne ile yamamaya çaba- bilmek için yanındaki aracın neredeyse üstüne çı-
lıyoruz. Bunun sonuçları ise çok çeşitli ve vahim kacakmış gibi davranıyor. İzahı zor olan bir yarış ya
noktalarda kendisini gösteriyor.
da “dalaş” dağlayıp duruyor insanları. Yol vermek,
Tüketim histerisi diyebileceğimiz bir başı dönmüş- siz buyurun diye incelik göstermek yok mesabesin-